Aralıklı oruç, son yıllarda popülerlik kazanan bir beslenme modelidir. Danışanlarımdan sıklıkla ben aralıklı oruç yapmak istiyorum diyerek gelenler bile olur. Bu diyet modeli çoğunlukla kilo vermek için düşünülse de aslında durum bundan biraz farklı olabilir. Yapılan birçok araştırma aralıklı orucun bazı hastalıklara karşı etkili olabileceğini gösteriyor!
Nedir Bu Aralıklı Oruç?
Aralıklı oruç diyetinin hastalıklar üzerinde etkisinden bahsetmeden önce bu diyetin nasıl bir diyet olduğundan bahsedelim. Aralıklı oruç, belirli saatlerde yemek yemeyi ve diğer saatlerde oruç tutmayı içeren bir beslenme modelidir. Eğer kilo verme de hedefleniyorsa kalori kısıtlaması da bu saatler içerisinde planlanmalıdır. Bu modelin en yaygın türleri arasında 16/8 (16 saat oruç, 8 saat yemek yeme süresi), 5:2 (haftada 5 gün normal beslenme, 2 gün düşük kalorili diyet) ve Eat-Stop-Eat (haftada bir veya iki kez 24 saat oruç) bulunur. Peki yapılan araştırmalarda gözlenen aralıklı orucun iyi gelebildiği hastalıklar nelerdir?
1) Obezite
Aralıklı orucun en çok tercih edildiği alanlardan biri obezite tedavisidir. Ancak uygulanırken yapılan en büyük hata 8 saat boyunca her istediğini yiyebileceği düşüncesidir. Eğer uygun bir kalori kısıtlaması ile uygulanırsa kilo vermede oldukça başarılı bir model olarak görülmektedir. Kısa süreli oruç tutmak metabolizmanızı çalıştırarak daha fazla kalori yakmanıza yardımcı olur. 16 saat oruç süresince gözlenen daha düşük insülin seviyeleri, artan nörepinefrin seviyeleri yağ parçalanmasını artırır ve yağdan kilo kaybını destekler. Yapılan bir araştırmada 5:2 modelini 12 hafta boyunca uygulayan kişilerin vücut ağırlığının ortalama %9’unu kaybettiği bulunmuştur. Bu oran diğer kilo kaybetme yöntemlerini uygulayan kişilerden daha yüksektir.
2) İnsülin Direnci
Aralıklı oruç tutmanın insülin direncine önemli faydalar sağladığı ve kan şekeri- insülin seviyelerinde önemli bir azalmaya yol açabildiği bilinmektedir. Bu yöntemde belirli saat dilimlerinde yemek yemek ve diğer zamanlarda oruç tutmak, vücudun insüline yanıtını iyileştirebilir. Oruç dönemlerinde düşük seyreden insülin seviyeleri, hücresel insülin duyarlılığını artırabilir ve insülin direncini zamanla azaltabilir. Bu sayede tip 2 diyabete karşı korunma sağlamaktadır. Yapılan bir meta analizde aralıklı orucun açlık kan şekerini litre başına ortalama 0.15 milimol azalttığı sonucuna varılmıştır.
3) Nörolojik Hastalıklar
Aralıklı oruç beyindeki oksidatif stresi azaltarak, Alzheimer ve Parkinson gibi nörodejeneratif hastalıklara karşı koruma sağlayabilmektedir. Hayvan araştırmaları, aralıklı oruç tutmanın hücreleri korumasının yanı sıra yeni sinir hücrelerinin büyümesini artırabildiğini ve bunun da beyin fonksiyonuna fayda sağlayabileceğini göstermiştir. Ayrıca oruç döneminde bilişsel performansların artışını da gözlemleyebiliriz. Oruç başladıktan sonra ketonlar, beynin tercih edilen yakıt kaynağı hâline gelir ve enerji gereksinimlerinin %70’ini sağlar. Ketonlar, beyinde birim oksijen başına daha verimli bir enerji kaynağı oluşturur ve bilişsel performansı artırır.
Oruç tutmanın eksikliğinde depresyon gibi nörolojik rahatsızlıklara neden olan, beyinde üretilen nörotrofik faktör (BDNF) hormonunun düzeylerini de artırdığı bilinmektedir.
4) Kanser
Kanser, hücrelerin kontrolsüz büyümesiyle ortaya çıkmaktadır. Diyet ve yaşam tarzı ile ilgili faktörler, kanser geliştirme riskinin kilit belirleyicilerindendir. Orucun metabolizma üzerinde, kanser riskinin azalmasına yol açabilecek çeşitli yararlı etkileri olduğu gösterilmiştir. Yapılan çalışmalarda aralıklı orucun kanser hücrelerinin uyum sağlama ve hayatta kalma kabiliyetini azaltan ortamlar oluşturabildiği, radyoterapi ve kemoterapi gibi anti-kanser tedavilerinin yan etkilerini azaltabildiği gözlenmiştir. Ancak bu alanda çelişkili sonuç veren çalışmalar vardır. O yüzden hiçbir diyet modeli tek başına uzman yardımı olmadan bilinçsizce uygulanmamalıdır.
Sonuç olarak beslenme ve sağlığı ayrı düşünmek olmaz. Yapılan araştırmalarda, aralıklı orucun birçok hastalığa karşı umut vaat ettiği görülmektedir. Ancak doğru şekilde doğru kişiye uygulanmalıdır. Hamileler, emzirenler, çocuklar, insülin kullanan diyabet hastaları, hipoglisemiye yatkın bireyler gibi bazı özel gruplar için bu diyet modeli uygun olmayacaktır. Her bireyin sağlık durumu ve ihtiyaçları farklı olduğundan sağlığınızı riske atmamak için beslenme konusunda bilinçlenmeli, beslenme uzmanından destek almadan tek başınıza denemeler yapmamalısınız.
Kaynakça:
https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/37828854/
https://onlinelibrary.wiley.com/doi/full/10.1002/brb3.1444
https://acsjournals.onlinelibrary.wiley.com/doi/10.3322/caac.21694
https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC8970877/
https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC9698935/