Bize Ulaşın

shape shape

Yediklerimizin Ağrılarımız İle İlişkisi

 
Maalesef çoğumuz gün içinde sürekli ağrılarından şikayet ediyor. Baş ağrısı, diş ağrısı, kas ağrısı gibi pek çok ağrı tipi var ve ailemizde veya çevremizde bu ağrılarla yaşayanları hepimiz tanıyoruz. Peki ağrı dediğimiz şey ne? Uluslararası Ağrı İnceleme Derneğine göre ağrı; bir doku hasarıyla ilişkili, hoş olmayan, duyusal ve duygusal bir deneyim olarak tanımlanmaktadır. Ağrı oluşumu, uyaranın oluşturduğu doku hasarı ve dokuda tepki olarak ortaya çıkan inflamasyonla başlar. 
 
 
Ağrı ile obezite arasındaki ilişkinin saptanması için yapılan bir çalışmada beden kütle indeksi (BKI) yüksek olan bireylerde günlük ağrı şikayeti ve ağrı şiddeti de yüksek bulunmuştur. Bu da kilo arttıkça ağrının arttığı sonucuna ulaştırmıştır. Yine mi kilolar demeyin, fazla kilonun hayatımızın çoğu alanını olumsuz etkilediği bir gerçek. Aynı zamanda obez bireylerin ağrı eşiklerinin daha düşük olduğu da bulunmuştur. Yapılan bir başka çalışmada obezite ve kronik ağrının bireyin yaşam kalitesini olumsuz etkilediği bulunmuştur. Ağırlık kontrolü yapıldığında ise ağrıların azalmasında da etki sağlanmıştır. Obezite ile ilişkinin bakıldığı çarpıcı bir araştırmada ise; kronik ağrı yaşayan bireylerin yeme davranışı değerlendirilmiş ve bireylerin ağrı ve acı çektikleri dönemde normal bireylere göre 3 kat daha fazla besin tükettikleri ve genelde sağlıksız besinlere yöneldikleri ortaya konmuştur. 
 
Yaşlılarda en sık rastlanan ağrılardan biri diz ağrılarıdır. Yapılan araştırmalarda diz ağrısının vücut ağırlığı fazla olan bireylerde arttığı bununla birlikte yürüme hızı ve hareketliliğin azaldığı gösterilmiştir. 
Migren ise günlük yaşam rutinini olumsuz etkileyen durumlardan biridir. Migren atak ve sıklığı ile ağrı yoğunluğu obez olan kadınlarda daha fazla bulunmuştur. 
Pandemi ile oldukça fazla gündeme gelen D vitamini ile ağrı arasında bir ilişki olabilir mi? Düşük D vitamini, gözlemsel çalışmalarda artan kronik ağrı, günlük aktivitelerde kısıtlanma ve daha yüksek ilaç dozlarıyla ilişkilendirilmiştir. Kas-iskelet ağrısı çeken bireyler üzerinde yapılan bir çalışmada D vitamini desteğinin ağrıyı azalttığı bulunmuştur. Bu durumda da D vitamini desteğinin doktor kontrolünde kronik ağrı tedavisinde kullanılabileceği sonucuna varılmıştır. Magnezyum ise baş ağrısı, menstrüasyon dönemi ağrıları gibi durumlarda kullanılmaya yeni yeni başlayan bir mineraldir. Migrende magnezyumun ağrıyı azalttığına dair olumlu çalışmalar mevcuttur. Kronik bel ağrısı çeken bireylere magnezyum desteği verildiğinde ise ağrı yoğunluğunun azaldığı gözlenmiştir. 
 
Egzersiz sonrası geç başlangıçlı kas ağrısı üzerine zencefil takviyesinin etkilerini araştıran bir çalışmada, egzersiz akabinde veya 1 saat sonra 2 g zencefil tozu alımının egzersizin neden olduğu inflamasyon ve ağrıyı azalttığı gösterilmiştir. Alışılmış diyetsel kafein alımıyla ağrı duyarlılığını değerlendiren bir çalışmada, kafein tüketimi yüksek olanlarda ağrılı uyaranlara karşı ağrı eşiği daha yüksek ve ağrı hassasiyeti daha az olarak saptanmıştır. Buna karşın migren tedavisinde kafein alımına bakıldığında; kafeinin yoksunluk sendromu oluşturmayacak şekilde kademeli olarak (2 hafta) kesilmesiyle migrenin akut tedavisinin olumlu etkilendiği gözlenmiştir. 
Diyet ve ağrı durumuna bakıldığında ise; kafein ve monosodyum glutamat alımlarının yüksek olduğu diyetle ağrının arttığı, düşük yağlı ve omega 3 yağ asitlerince zengin bir diyetle baş ağrısı/migren tipi ağrı ataklarının ve yoğunluğunun azaldığı belirtilmiştir. Migren ataklarının önlenmesinde, düşük glisemik indeksli diyetin etkinliğini değerlendiren bir çalışmada, düşük glisemik indeksli diyetin atak sıklığını ve ağrı şiddetini azalttığı bulunmuştur.
 
Tüm bunlar sonunda ağrıda diyet danışmanlığına ilişkin yapılan bir çalışmada ise kronik ağrısı olan bireylere, kişiselleştirilmiş beslenme danışmanlığının ve bireye özgü planlanan diyetlerin ağrı skorlarında azalma, ağrıyla baş etme yeterliliğinde ve yaşam kalitesinde iyileşme sağladığı sonucuna varılmıştır.